Yüzyıllardır insanlar hayvanları besin olarak tüketiyor, sömürünün devamı için hayvan yememiz gerektiği, etin vücudumuz için gerekli olduğu da iddia ediliyor. Fakat gerçekten insan vücudu ete ihtiyaç duyar mı, yoksa ‘et yemeliyiz’ iddiası koca bir safsata mı?
İnsanlar yüzyıllardır hayvanların hem bedeninden hem de vücut sıvılarından, yumurtalarından faydalanarak onları sömürüyor. Öyle ki bu artık büyük bir endüstri haline geldi, hayvanlara mal muamelesi yapılarak seri üretime geçirildi ve her yıl 56 milyar çiftlik hayvanı yemek üzere öldürülüyor. İlk çağlarda zorunluluktan doğan sebeplerden ötürü insanların hayvanları yemesi kabul edilebilir bir durumken günümüzde hiçbir insanın böyle bir zorunluluğu yok.
Navegan bireyler ise et yemenin zorunluluk olduğunu söylüyor ve insanların hayvanları yemek üzere evrildiğini ve etçil canlılar olduğumuzu iddia ediyor. Fakat gerçekten insanlar hayvanları yemek için evrildi mi?
Evrilmek nedir?
“Bir canlıyı ötekilerden ayırt eden biçimsel ve yapısal karakterlerin gelişmesi yolunda geçirilen bir dizi değişme olayına denir. Canlının tür olarak gelişmesi, bir canlıyı diğerinden ayırt eden morfolojik ve fizyolojik faktörlerin gelişmesi yolunda geçirilen bir seri değişim olayları, evolüsyon. ” olarak tanımlanıyor.
Hayvanları – hayvansalları yemek için evrildik mi ?
“Hayvanları yemek için evrildik mi?” sorusunun ortaya çıkış sebebi insanların eski çağlarda hayvanları yemeye başlaması ve bu eylemi daha sonra devam ettirmesinden kaynaklanıyor. Fakat evrilmek alışkanlıklar ya da öğrenilen şeyleri kapsamaz. Vücudumuzun bir şeye göre evrilmesi demek, o şeyi yapabilecek organların, uzuvların hatta içgüdüsel de dahil buna göre evrilmesi demektir.
Örnek olarak; ellerimiz pençe şeklinde, uzun sivri tırnaklı, bir canlıyı aletsiz yakalayıp parçalayabilecek şekilde değildir. İnsanlar eskiden beri hayvanları alet yardımıyla avlıyor, günümüzde ise “modern ve teknolojik” aletler yöntemiyle yapılıyor.
Hayvanlı canlıyken dişlerimiz yardımıyla parçalayıp yiyebilmemiz mümkün değil. Hepçiller ve etçiller çiğ eti dişleriyle parçalayabilir, bir hayvanın bedenini canlıyken ısırarak koparabilir ama biz etçil olmadığımız için ısırarak koparabilecek bir çene gücümüz veya evrilen dişlerimiz yok.
Genel itibariyle baktığımızda ne ellerimiz ne de dişlerimiz etçil olduğumuzu ve hayvanları yemek üzere evrildiğimizi göstermiyor. Bir ayıdan, aslandan oldukça farklı yapılardayız.
Çiğ eti ısırıp koparmaya köpek dişlerimizin olduğunu örnek gösterenler var lakin bizim köpek dişlerimiz uzun ve sivri şekilde değil oldukça kısa ve düz yapıdalar. Yani yine canlı bir hayvanı ya da çiğ eti parçalayarak yemeye uygun değil.
Eğer ki evrim sürecinde hayvanları yemeye, etçil olmaya evrilmiş olsaydık vücudumuz da ona uygun şekillenirdi, uzuvlarımız farklılaşır ve diğer etçil hayvanların uzuvlarına benzerdi.
Vücudumuzun evrilmemesinin dışında içgüdüsel olarak da bir evrilmemiz söz konusu değildir. Diğer hepçil ve etçillerden bu konuda da ayrılıyoruz; Bir etçil ya da hepçil hayvan gibi başka bir canlı hayvanı gördüğümüz zaman ona saldırmak, onu yemek istemek gibi bir içgüdümüz yok.
Bir kuzu, bir koyun ya da inek gördüğümüz zaman onlara saldırmıyoruz, karnımız acıkmıyor, avlanma gibi dürtüler açığa çıkmıyor. Daha çok sempati duymak, empati göstermek, sevimli bulmak gibi hislerimiz açığa çıkıyor.
Etçil hayvanlara baktığımızda ise durum tam tersi işliyor. Tam tersi olan durum da bizlere aslında etçillerden ve hepçillerden ne kadar farklı olduğumuzu apaçık gösterir.
Anatomimiz etçillerden farklı mı ?
Her ne kadar evrimsel süreçte etle beslensek de anatomimiz hala et değil bitki yemeye müsait. Daha detaylandırmak gerekirse aslında ne tamamen otçul ne tamamen etçil ne de tamamen hepçil. Bitkileri yemeye yakın meyvecil kategorisindeyiz.
Yapılan araştırmalara göre bitki bazlı beslenmelerde gayet sağlıklı bir şekilde yaşıyoruz, etçil beslenmede ise kısa vadede kötü sonuçlar almasak da uzun vadede et yemek çeşitli hastalıklara yol açarak bizleri ölüme dahi görütebilir.
Anatomik karşılaştırmamıza bakarsak bir etçil veya hepçille aynı anatomiye sahip değiliz çünkü etçil de olsanız hepçil de olsanız hayvansal şeyleri sindirmeniz için belli bir anatomik yapıya sahip olmanız gerek. Örneğin bağırsakların daha kısa olması gerekiyor ki yediğimiz hayvansal şeyleri hemen vücudumuzdan atabilelim. Çünkü hayvansal gıdalar vücudu asidik hale getirirler.
Dilimizde ise karbonhidratları parçalayan enzimler var, bu da yine bitkileri yemeye uygun olduğumuzu gösteriyor.
İnsanlar öğrenen, gelişen, bir şeylere karşı alışkanlık kazanan hayvanlardır. İnsanların bir şeyleri alışkanlık haline getirmesi, yüzyıllardır tekrarlaması, aynı şekilde devam etmesi hiçbir zaman insanın o şeye evrildiğinin, vücudunun o şekilde geliştiğinin göstergesi değildir.