in

Hayvanlar hakkında düşünce üretmiş 10 filozof

Felsefede her şeyin konuşulduğu ve tartışıldığı gibi hayvanlar da felsefenin konusu olmuştur. İşte hayvanlar hakkında düşünce üretmiş 10 filozofun söyledikleri…

Fotoğraf: Magda Ehlers

Felsefe nedir? Felsefe, varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili özsel sorunlara ilişkin yapılan çalışmalardır. Felsefe düşünce sanatı olarak da bilinir. Yunanlar için bilgelik sevgisi gibi bir anlamı da vardır.

Filozof, yeni (farklı) sonuçlara varan ve bu sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar üreten kişidir. Filozoflar hayata yeni sözler, cümleler ve bilgiler koyarak insan yaşamında önemli bir yer edinmişlerdir. Öğüt verici bilgileri ile insanların hayatlarında daha kolay bir yaşam için uğraş vermişlerdir.

Her filozofun tartışılan konu hakkındaki düşünceleri ve sözleri değişebilir, mutlak bir doğru yoktur.

Felsefede bir çok konu yer alır. Bu konulardan biri ise hayvanlar olmuştur. İşte 10 filozofun hayvanlar hakkındaki düşüncesi…

1- Pisagor

Yunan filozof Pisagor, Pisagorculuğun kurucusudur. Pisagor matematiğe katkılarıyla tanınsa da kendisi ilk hayvan hakları savunucularından ve vejetaryendir.

Vejetaryen ifadesi yokken buna Pisagor diyeti deniyordu.

Pisagor ruh göçü inancına sahip olduğundan dolayı et yememeyi tercih ediyordu. Pisagor’un et yememesinin arkasında felsefe temelli etik düşünceler yer alıyordu

Hayvanların bir bilince sahip olduğunu düşünüyor ve bu nedenle onlara kötü muamele edilmesini hlak dışı olarak değerlendiriyordu.

Pisagor’un etobur rejimleri kınaması ve öğretileri felsefi anlamda elitist olarak görüldüğü için et yeme oranı artmıştı.

Platon, hayvanlar ile onları avlayan insanlar arasında gerçekleşenleri, zalimlik olarak görüp bunu şiddetli bir şekilde kınadı.

2- Aristoteles

Aristoteles, “İnsan doğası gereği siyasi bir hayvandır” der.

Aynı zamanda sıklıkla hayvanı akıldan yoksunlukla işaretleyen, hayvanı bir araç gibi gören batı medeniyetinin ilk figürlerinden biri olarak değerlendirilir.

Aristoteles, genel teleolojik yaklaşımına bağlı olarak, bütün hayvani hareketlerin amaçlı olduğunu söyler.

Bir amaca bağlı olan, yani bir şeye yönelen veya bir şeyden sakınan hareketlerin kaynağında ya bilişsel ya da iradi unsurların veya her ikisinin birden bulunduğu kanaatindedir.

İnsanın hayvandan farkının kendi başına bir amacı olan faaliyetlerde bulunmasının olduğunu düşünür.

3- Porfirios

Porfirios, yeni platoncu düşünürdür. Hayvanlar hakkında düşünceleri ise dönemine göre oldukça şaşırtıcıdır.

Porfirios hem ruhsal hem de etik zeminde vejetaryenizm savunucusuydu diyebiliriz.

Filozof, hayvanların bilincinin olduğuna, farklı durumları değerlendirebildiğine, hafızaya sahip olduğuna, plan yapabiliğine ve iletişim kurabildiğine inanıyordu. Bir hayvanı öldürmenin kişiyi, ulaşmayı arzulaması gereken önemli ruhsal süreçten saptıracağını ileri sürüyordu.

Bunun yanı sıra et tüketilince vücudun ahlaksız ve sağlıksız hale geldiğini ve bunun da obeziteye neden olduğunu düşünüyordu.

Hayvansal Gıdalardan Uzak Durma Üzerine adlı eserinde ise hayvanların katledilmesi ile birlikte dünyanın savaş ve adaletsizlik ile tanıştığını söylüyor.

Porfirios aynı zamanda insanla hayvanın canını da eş değer tutan bir filozoftur çünkü zararsız bir hayvanı öldürmenin, insanı öldürmekten bir farkı olmadığını savunur.

3- Descartes

Descartes hayvanları düşünme veya hissetme kapasitesi olmayan birer makine olarak görüyordu. Ona göre evrende üç töz bulunmaktaydı bunlar; Tanrı, ruh ve maddeydi. 

Descartes, insanlarda olan epifiz bezinin içinde ruh bulunduğunu ve bu epifiz bezinin de hayvanlarda olmadığını gördüğü içini hayvanların ruhu yoktur diye bir sonuca varmıştır.

Tanrının sadece insanlara ruh bahşettiğini, bundan dolayı da hayvanların bilinci ve zihni olmadığını söylemiştir.

Descartes acı karşısında bağıran, korkan ve tepki gösteren hayvanları düzgün çalışmayan makineler olarak görüp, acıdan bağıran hayvanların ise bozuk ve tamir edilmesi gereken bir eşyadan farksız olduğunu savundu. Ayrıca onlara karşı etik sorumluluğumuz da olmadığını düşünüyordu.

Descartes böylece diğer tüm hayvanları insanlardan ayırdı ve ötekileştirerek birer eşya haline getirdi.

4 – Thomas Hobbes

Siyaset alanındaki düşünceleriyle bugün bile etkili olan filozof Hobbes’un ünlü bir sözü vardır: “İnsan insanın kurdudur” Bu sözüyle Hobbes, siyaset felsefesindeki düşünceleri oluştururken hayvanları örnek vermiştir.

Doğal durumda insanlar arasında da -tıpkı hayvanlar da olduğu gibi- güçlünün güçsüzü ‘avlayacağı’ kanununun geçerli olacağını savunmuştur.

O, insanların devlete neden ihtiyaç duyduğunu açıklarken hayvanları izlemiş ve ‘doğal durum’ teorisi ortaya atmıştır.

Bunun yanı sıra Hobbes tam bir materyalisttir. Tanrı ve ruh gibi kavramlara inanmaz. İnsan ve hayvanın aynı mekanik sistemin ürünleri olduğunu düşünürdü.

5- Jeremy Bentham

Hazcılığın modern dönemdeki kurucusu filozof Jeremy Bentham, haz ve acının sadece insanların değil, hisseden tüm varlıkların iyiliği konusunda göz önüne alınması gereken birincil kaygı olduğuna inanır.

Hayvanlar konusunda “Konu ne akıl yürütüp yürütemedikleri ne de konuşup konuşamadıklarıdır; konu acı çekip çekemedikleridir.” demiştir.

Ayrıca eğer hisseden varlıklarda acıya sebebiyet verirseniz, ahlaksızca davranmış olursunuz der.

Bentham‘a göre, batı tarihi boyunca insanın akıl sahibi olmasının verdiği üstünlük duygusu bu kargaşanın temel sebebidir. Bu bağlamda Bentham temel sorunun diğer canlıların akıllı olup olmaması, ya da konuşup konuşamamasına göre değil onların sadece hissetme yeteneklerine odaklanılması gerektiğini ifade etmiştir.

Daha öncesinde hayvanları korunması gereken kategoriye koyarak onların haklarını somut bir şekilde dile getiren bir filozof olmadığı için, tamamen Bentham‘ın görüşlerine göre şekillenen hayvan hakları o dönemde ön plana çıkmaya başlamıştı.

6- Derrida

Derrida, insan dışındaki tüm canlıların tek ve ortak bir kategori olan hayvan kategorisi altına sokulmasını bir günah ve bir suç olarak ifade eder.

Bu suçu direkt hayvanlığa karşı bir suç olarak değil, tek tek hayvanlara karşı işlenmiş birinci dereceden bir suç olarak görür.

Derrida ” …yoksa, her cinayetin, “Öldürmeyeceksin” emrini her çiğneyişin, sadece insanı ilgilendirdiği, ve sonuçta sadece “insanlığa karşı işlenmiş suçların bulunduğu varsayımında uzlaşacak mıyız? ” der.

Derrida, ona göre “hayvanlar” diye bir şeyin olmadığını ve bunu söyleyen insanın da çoktan hayvanları kafese koyduğunu düşünür. Tüm hayvanların biribirinden çok farklı olduğunu ve hepsini aynı kategoride değerlendirmenin yanlış olduğuna inanır.

“Bunların hepsini aynı kategoriye koymak oldukça şiddet içeren bir harekettir. İnsan dışındaki tüm canlı varlıkları aynı kategoriye koymak teorik anlamda saçma ve aptalca bir harekettir. ” der.

Derrida’nın bu düşünceleri, kedisi onu çıplak gördüğünde utanmasıyla başlar.

Hayvanlar ve hayvan hakları da felsefenin konusudur.

7- Peter Singer

Peter Singer’de filozof Bentham’ın yolundan gitmiştir diyebiliriz. Singer, hayvan haklarını şiddetle savunan, hatta onların haklarının insanlarınkiyle eşit olduğunu öne süren bir filozoftur.

Singer’a göre hayvanlara ve onların haklarına saygı göstermemek tür ayrımcılığıdır ve tıpkı ırkçılık ya da cinsiyet ayrımcılığı gibi bu da itiraz edilmesi gereken bir tavırdır.

Hayvanların çıkarları da insanların çıkarlarına benzediği için hayvanlara da insanlarınkiyle eşit düzeyde ağırlık verilmelidir.

Singer, hayvanların acı çekmeme veya yok yere acı çekmeme veya iyi bir amaç olsa bile kullanılmama hakları olduğunu söyler.

Singer aynı zamanda aşıdan şampuana kadar her türlü ürünün test edilmesi için kobay fare ve diğer hayvanların kullanıldığı deneyleri zalimce ve ahlaksızca bulmuştur çünkü bir şeyin bir hayvan açısından zalimce olup olmadığı, hayvanın tecrübe ettiği acının miktarıyla belirlenebileceğini düşünür.

8- John Berger

Berger, hayvanların insanlara, herhangi bir insanın sunduğundan daha farklı bir yoldaşlık sunduğunu bunun insanların bir tür olarak yalnızlığına sunulan yoldaşlık olduğunu düşünür.

Berger, hayvanlarla insanların farkları için “İnsanı hayvanlardan ayıran şey insanın sembolik düşünebilme kapasitesiydi, bu kapasite, kelimelerin sadece birer işaret olmadığı, aynı zamanda kendileri dışında başka şeylerinde göstergesi olduğu dilin gelişiminden ayrılamazdı. Yine de ilk semboller hayvanlardı. İnsanı hayvandan ayıran şey insanların hayvanlarla olan ilişkisinden doğmuştu.”

Berger hayvanat bahçelerine de oldukça karşıdır. Hayvanat bahçeleri için “Hayvanat bahçesi hayal kırıklığı yaratmak dışında bir şey yapamaz. Hayvanat bahçelerinin genel amacı, ziyaretçilere hayvanlara bakma fırsatı sunmaktır. Oysa bir yabancı hayvanat bahçesinin hiçbir yerinde bir hayvanın bakışına rast gelmez. En fazla, hayvanın bakışları titrer ve geçer. Yana doğru bakarlar. Görmeden ileri bakarlar. Mekanik olarak tararlar.” der.

9- Tom Regan

Tom Regan, hem filozof hem de önde gelen bir hayvan hakları aktivisti olarak “Bütün hayvanlar birisidir. O birisi, bir hayatın sahibidir.” ve “Hayvanlara saygı göstermek, bir nezaket meselesi değildir, bir adalet meselesidir.” der.

Hayvanların bizim için faydalı olmasından ayrı olarak kendileri için önemli olan bir yaşamlarının olduğunu savunur.

Regan “Aslında gerçek şu ki; eğer bu akşam yemekte et yiyorsanız sizin için bir inek öldürülmüş demektir. İneğin ne kadar “insancıl” ortamlarda yetiştirildiği başka, öldürülürken ineğin yaşama hakkının ihlal edilip edilmediği ise bambaşka bir şey. Hayvan haklarını savunan her ciddi insan aradaki farkı bilir; bu insanlar hem çiftlik hayvanları kaçınılmaz olarak acı çektiği için, hem de onlar için en son zarar noktasının ölüm olduğunu bildikleri için hayvan eti yemekten uzak duruyorlar. ” söyleminde bulunmuştur.

10- Paola Cavalieri

Paola Cavalieri, insan haklarının yalnızca insanlara mahsus olmadığını ve insan türüne mensup olmanın ahlâkî açıdan anlamlı bir ölçüt olmadığı fikrini benimseyen bir filozof.

“İnsan dışı hayvanlardan hangilerinin eksiksiz ahlâkî statüye sahip varlıklar alanına dahil edilmek için gereken şartları tam olarak yerine getirdiği meselesi, henüz bütün ayrıntılarıyla karara bağlanabilecek bir mesele değildir. Bununla birlikte, genişletilmiş bir insan hakları kuramının, memelileri, kuşları ve muhtemelen genel olarak omurgalıları kapsaması gerektiğine şüphe yok. ” der

Cavalieri, “Milyarlarca insan dışı hayvan çıkarlarımız uğruna işkence görüyor, hapis tutuluyor ya da öldürülüyor. Bu varlıkların içinde bulundukları koşullar, gerçek anlamıyla köleliğe tekabül eder. ” diye de ekler.

Hayvanların ruhu var mı, öldükleri zaman nereye giderler?

Barınağa götürülen köpek bırakıldıktan birkaç saat sonra öldü