Hayvana şiddet haberleri ülkemizin değişmeyen gündemi. Ülkemizde bu denli bir şiddete meyilin olmasının altına yatan bir etmenler nedir? Hayvana şiddet psikolojik bir rahatsızlık mıdır ? Hayvanlara şiddetin altında yatan sebepler?
HAYVANA ŞİDDETİN PSİKOLOJİSİ
Hayvanlara yönelik gerçekleşen ve “şiddet” tanımının yetersiz kaldığı olaylarda, olayın nasıl gerçekleştiğinden ziyade neden yapıldığına dikkat çekmek gerekiyor.
Hayvana şiddet uygulayan bireylerin psikolojik durumunu sağlıklı olarak tanımlamak imkânsız. Uzmanlar söz konusu bu kişileri antisosyal olarak adlandırıyor ve özellikle çocukluk dönemlerinde yaşadıkları çevreye ve ailelerine bakılması gerektiğini belirtiyor.
Sosyal psikologlar saldırganlığın öğrenme yolu ile gerçekleştiğini savunmuşlardır. Kişinin saldırgan davranışlar sonucu ödüllendirilmesi bu davranışları devam ettirmesine sebebiyet vermektedir. Yani cezai yaptırımların yetersiz oluşu ve toplumsal bakış açısının yeteri kadar sağlıklı olmaması şiddeti artıran etmenlerden biridir diyebiliriz.
Toplum psikolojisinde belirli tabular vardır. Bu davranışların gösterilmesi sonucunda bireyde toplumdan men edilme korkusu yoğunlaşır. Amerikalı Sosyolog Robert Merton’a göre ayıp, günah, ahlak ve etik gibi toplumsal fren mekanizmalarının ‘mahalle baskısı’ denilerek ortadan kaldırılması bu tür şiddet gösterilerinin meşrulaştırır.
Kendini savunamayan, karşılık veremeyen bir canlıya yapılan bu durumu basit bir şiddet olayı olarak göremeyiz. Bu bir hastalıktır ve altında yatan birçok sebep vardır.
BU KİŞİLER ANTİSOSYAL
Uzmanlar şiddetin insanların gelişmişlik seviyesinin artışıyla ters orantılı olduğunu belirtiyor.
Şiddet oranının azalması gerekirken gitgide artıyor. Şiddet eğilimi bulunan kişilerde görülen en büyük özellik ise antisosyal olmaları. Toplumun sosyal normlarına uymayan kişiler, antisosyal kişilik özelliklerini taşır ve bunlar için hayvanlara eziyet normalleşebilir.
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu ruh halinin kökeninde doğadan uzaklaşmak olduğunu savunuyor. Prof. Tarhan, “Endüstri devrimiyle birlikte insan doğaya hâkim oldu ve ‘biz üstün varlığız’ diyerek çevreyle birlikte hayvanları da yok eden bir zihniyet ortaya çıktı. Bununla birlikte insan, yeşil karşıtı bir hareket geliştirerek kendinde bitkileri kesme ve doğayı yok etme hakkı gördü. Bu durumdan dolayı ortaya çıkan modern kibir ve özgüven sonucunda insan, doğayı yok etmeye başladı.” diyor.
Uzmanlar fiziksel şiddet tanımının hayvan veya insan için fark etmediğini söylüyor. Yaşadığımız dünyada hayvanlara karşı fiziksel, duygusal ve psikolojik şiddet ve cinsel istismar var.
ÇOCUKLUK TRAVMALARI BÜYÜK BİR ETMEN
Uzmanlar bütün bunların nedeni olarak çocuksal travmaları işaret ediyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir çocuk yangın çıkarmaya ve hayvanlara eziyet etmek gibi durumlara eğilimli ise bunların suça yatkınlığa, empati duygusunun gelişmemişliğine ve yapılan hatadan sonra pişman olmamaya birer örnek olacağını söylüyor.
ŞEFKAT AİLEDE ÖĞRENİLMELİ
Yapılan araştırmalara göre çocuk şiddeti modellemeyle öğreniyor. Çocuğa şiddeti öğreten en birincil örnekler canlı modellerdir. Televizyon ve çizgi filmler ikinci plandadır.
Yetişkinler hayvana şiddeti normalleştirmezlerse çocuk bunu örnek almaz. Çocuklarda anti sosyal kişiliğin gelişmemesi için küçük yaşta empati duygusunun öğretilmesi gerekiyor.
Anne ve baba çocuğuna şefkat duygusu ve empati kavramını öğretmelidir. Empati susuz bir hayvanın susuz kalmasından kendini sorumlu hissetmektir. Bu duygu doğuştan gelmez sonradan öğretilir.
HAYVANA YÖNELİK İLE İNSANA YÖNELİK ŞİDDET ARASINDAKİ BAĞ
Bilimsel araştırmalara göre şiddetin hayvana yönelmesinin insana yönelmesi için bir basamak olduğu söylenebilir. Tolstoy’un “hayvan öldürmeden insan öldürmeye sadece bir adım vardır.” sözü anılan durumu gayet güzel ifade etmektedir.
Hayvanlara yönelik şiddet ve insanlara yönelik şiddet arasında bir bağ olup olmadığı konusu seri katiller ve nitelikli cinayet suçları işleyen kişilerin geçmiş profillerinde hayvanlara şiddet uyguladıklarının fark edilmesi ile bilimsel araştırmalara konu olmuştur.
12 kadını öldüren İtalyan Vincente Verzini’nin çocukluk çağında kedileri boğduğu, 50 kişiyi öldüren “Düsseldorf Vampiri” adıyla bilinen 1883 doğumlu Peter Kürten’in önceleri köpeklere, koyunlara işkence eden, ve onları öldüren biri olduğu bilinmektedir.
Jeffrey Dahmer’in kedilerin iç organlarını inceledikten sonra, aynı tekniği 17 küçük erkek çocuğa uyguladığı ve başkaca örnek vakaların da rapor edildiği anlaşılmaktadır.
Evine gitmek için bindiği yolcu minibüsünün kullanıcısı tarafından öldürülen Ceren’in katilinin ifadesinde de “İstanbul’dayken sevdiğim kedilerin başını taşla eziyordum, birinin kalbini çıkarmıştım” şeklindeki beyanı hayvana karşı şiddet ile insana karşı şiddet arasındaki bağlantının gündeme gelmesine sebep olmuştur.